KENYA’DA KEMPINSKI TARZI SAFARİ
Olare Mara Kempinski’nin servis elemanlarından Lydia, “Hayvanlardan en çok kutup ayısını seviyorum” diyor, kikirdeyerek. “Onu yakından görmek, pamuk gibi bedenine dokunmak, yaşadığı buzulların arasında dolaşmak isterdim.” Doğu Afrika’nın en sıcak ülkelerinden birinde, Kenya’da dünyaya gelen ve çalıştığı Maasai Mara Ulusal Parkı’ndaki kampta bütün gün zebralarla, fillerle, çitalarla birarada yaşayan genç kızın bu isteği, “İnsan elde edemediği şeyin peşinden koşar” sözünün sanırım en güzel örneği… Oysa onun için her geçen gün giderek sıradanlaşan bu hayat benim için hala büyüsünü koruyor. Nasıl korumasın ki… Yaban hayatı onu her ziyaret edişimde daha önce hiç karşılaşmadığım sahneler, bilmediğim gerçeklerle beni zenginleştirmeye devam ediyor. Çıktığım gece safarisinde zürafaların oturarak uyuduğuna, gün ağarırken yaptığım safaride dişi bir aslanın avladığı gnuyu taşırken nefes nefese kalıp birkaç adımda bir dinlendiğine şahit oluyorum. Geceyarısı nehirden çıkan suaygırlarının sabahın ilk ışıklarına kadar kaldığım çadırın etrafını hiç durmadan tavaf edişi ilk gün pek hoşuma gitmese de, belki de içten içe ihtiyaç duyduğum adrenalin patlamasını yaşamamı sağlıyor. Gündüzleri fillerin hortumlarıyla devirdiği ağaç kütüklerinin arasından yürümek ve bir erkek aslanın gölgesine sığındığı ağacın yanıbaşında yemek molası vermek bana şu hayatta sadece bir metropol sakini değil, bir “canlı” olduğumu ve gerçekten “yaşadığımı” hatırlatıyor.
Olare Mara Kempinski, 1897 yılında kurulan Avrupalı lüks otel işletmecisi Kempinski’nin Afrika’daki yeni durağı. Geçtiğimiz ocak ayında kapılarını açan kamp, Ntiakitiak Nehri’nin hemen kıyısına kurulu 12 lüks çadırdan oluşuyor. En önemli özelliği, sadece beş kampın açılmasına izin verilen Olare Orok Koruma Bölgesi’nde yer alıyor oluşu. Burası, Maasai Mara Ulusal Parkı’na sınır komşusu olan ve özel olarak korunan, büyük kedileriyle ünlü bir bölge. Buradaki kamplarda konaklayanlar dışında turistlere açık olmaması, özellikle yüksek sezonda oldukça kalabalıklaşan Maasai Mara’daki trafik sorunundan zarifçe sıyrılmasına yardım ediyor. Olare Orok’ta adım başı bir safari aracıyla karşılaşmıyorsunuz. Uçsuz bucaksız düzlükte dilediğiniz gibi dolaşıyor, daracık nehirlerin içinden geçip tepeleri aşıyor, en ücra çalılıkların arasına girip leopar gibi utangaç hayvanları yakından görme şansını yakalıyorsunuz. Ve bana göre her şeyden önemlisi, gece safarisi yapabiliyorsunuz. Maasai Mara’da ya da komşu Tanzanya’daki Serengeti Ulusal Parkı’nda gece safarisi yasak. Ama burada istediğiniz an 4X4’lere atlayıp vahşi doğanın karanlıklarına doğru yola çıkıyorsunuz. Ve ancak o zaman zürafaları oturmuş uyurken, gececil Afrika kangurularını oradan oraya zıplarken, sırtlanları inlerine girip çıkarken görebiliyorsunuz.
Artık günümüzde lüks safari anlayışı biraz da bununla ilgili, size doğaya dair neyi, nasıl ve ne kadar çok sunduğuyla… Olare Mara Kempinski, 40 kişilik ekibiyle Afrika’nın zor şartlarına rağmen olabilecek en çok şeyi en iyi şekilde sunmayı başarıyor. Ama bunu yaparken sizden de anlayış bekliyor. Yaban hayatına saygıdan dolayı çadırların etrafı çitle çevrili değil. Çadırlar güneş enerjisiyle aydınlatılıyor. Bu yüzden gece belli bir saatten sonra bütün ışıklar kapanıyor, sıcak su akmıyor. Bu sizi ilk günlerde zorlayabilir. Ama başka lüksler durumu telafi edebilir. Örneğin yemekler… Bazen Afrika’da en lüks otelde bile yemekler olması gerektiği kadar iyi olmayabiliyor. Bunun sebebi, kıtanın yetişmiş insan ve lojistik problemi. Savanaya malzeme getirtmek başlı başına bir problem –domates siparişi verip 10 gün sonra patates teslim almak gibi. Ama Olare Mara Kempinski’de yemekler bugüne kadar Afrika’da yediklerimin en iyisi. Sadece bu kampın değil, Nairobi’de geçtiğimiz eylül ayında hizmete giren Villa Rosa Kempinski’nin de Satış ve Pazarlama Direktörü olan Britta Krug, “Mutfak bizim için çok önemli çünkü safarilerden arta kalan vakitlerde yeme-içme dışında yapacak başka bir aktivite yok” diyor. “Kampta tam 7 şef çalışıyor; ekmek yapımı için ayrı, tatlı yapımı için ayrı şef görev yapıyor. Çok çabalıyor ve zoru başarmaya çalışıyoruz.”
Başarıyorlar da. Olare Mara Kempinski’de en çok memnun kaldığım şeylerin başında geliyor yemekler. Ve tabii canayakın, güleryüzlü personel. Kamp müdürü Dominic ve safarilerde bana eşlik eden rehberim Rafael, İstanbul’a döner dönmez Tripadvisor’a görüşlerimi yazmamı ‘defalarca’ rica ediyorlar. “Neden bu kadar önemli?” diyorum. Şu aralar insanların en çok Tripadvisor’a kulak verdiklerinden bahsediyorlar. Açıkçası ben daha iyisini yapmaya karar veriyorum. Amerikalı meslektaşım Jackie Caradonio’nun Robb Report için Olare Orok Bölgesi’ne ilişkin hazırladığı enfes yazıya izlenimlerimi ekliyorum. Ve Afrika’da lüks bir kampta macera dolu bir safari yapmak isteyenlere bu yeni adresi gönülden tavsiye ediyorum.
Olare Mara Kempinski www.kempinski.com/masaimara